Sunday, May 25, 2008

Yeni baslayanlar icin Londra (II)



Okuldan eve olan bisiklet rotami 3 bolume ayiriyorum. Aarhus'ta da ayni durum gecerliydi. Kampusu terk ettikten sonra demiryolu koprusune kadar olan uzun yokus birinci bolum, Hans Jensen Plads (sanirim buydu adi) uzerinden batiya donup tekrar demiryolu koprusunu gecene kadarki bolum ikinci bolum, sonra da Hz. Muhammed karikaturleri krizine sebep olan Jyllands-Posten gazetesinin hemen karsisindaki yurda kadar olan Viby bolumu 3. bolum.

Burada ise guzergah soyle. LSE'den Euston Tren Istasyonu'na kadar olan yol 1. bolum. Arada Holborn ve Euston olmak uzere iki metro istasyonu geciyor, Kingsway ve Southampton Row isimli hic bir yere sapmadan kuzeye dogru yonelen caddeleri kat ediyoruz. 2. bolum Camden Town merkeze kadar olan Eversholt Street ve Camden High Street'i kat ettigimiz gene duzayak olan bolum. Son bolum ise Kentish Town Road'daki hafif yokus yukari egimli bolum ve sirin caddemiz Leighton Road kenarindaki yari pastoral bolge... Iste son donemlerde sehir algima farkli bir boyut kazandiran bisiklet gerceginin bir boyutu. Bu girizgahi yapmamin bir sebebi de bugun gerceklesen heyecanli Formula 1 Monaco Grand Prix'sinden sonra Londra'yi da etkisi altina alan yagmruda bisikletle giderken bir an icin "acaba benim de yagmur lastiklerim olsaydi simdi performansim ne kadar degisik olurdu?" dusuncelerinin vuku bulmasidir. Her neyse, gecen hafta kaldigimiz Londra kesfine devam edelim. Bugunluk akademik cevrelere bir goz atalim (alfabetik siraya gore):

AA - Architectural Association: Dunyaca unlu sayisiz mimarin gelip gectigi, sadece bir kere Bernard Tschumi'yi dinlemek icin kapsamlica ziyaret ettigim, tez konumu da yakindan ilgilendiren Zaha Hadid'in de bir zamanlar okudugu, lisans ve yukseklisans programlari Ingiltere normlarinda bile 'asiri pahali' olan, bircoklari icin 'ruya okul'. Bircoklari icin ise 'mimarligin gittigi yon' kadar (soyutluluk eksenli) belirsizlik cimcimesi. Bloomsbury civarlarinda, hostellerin, otellerin, ofislerin de bulundugu, siradan bir ev olup olmadigini bile anlayamayacaginiz, bir dizi Viktoryan mimari binalardan ikisi icine konuslanmmis minnacik bir okuldur. Iki bina birbirine bir avluya baglanmis, bu binalarin bodrum katlari atolye olarak kullanilmakta, 1. katlarda toplanti salonu, studyolar, kafe bulunmakta, ust katlarda gene studyo ve kutuphane bulunmaktadir. Duvarlarina beyazin hakim oldugu, etnik kimligine ise Londra gercegi dusunuldugunde fazla sasirtici olmayan bir bicimde sarinin hakim oldugu okul.

Chelsea College of Art & Design: Chelsea hakkinda cok fazla bilgi sahibi oldugumu soyleyemem. Sanilanin aksine, Londra'nin en 'posh' bolgelerinden biri olan Chelsea'de degil, Thames Nehri'nin hemen kuzeyinde, Tate Britain (Tate Modern degil)'in hemen kuzeybatisinda, Pimlico bolgesinde Pimlico Koprusu'ne yakin bir yerde konuslamistir. University of the Arts London okullarindan biridir (St. Martin's gibi), 'guzel sanatlar' bolumunde okumak isteyenler genelde burayi tercih ederler.



Goldsmiths
College: University of London'in teori agirlikli sanat programlarini iceren okul. University of the Arts London'a bagli degildir, dolayisiyla bir 'guzel sanatlar akademisi' olarak anilmaz. Kendileri dikkatimi master programlarina giden bazi arkadaslar ve takdirle izledigim Eyal Weizman'in basinda bulundugu Research Architecture cekmistir. Bu satirlarda bahsi gecen diger tum okullara gore, Londra merkezine en uzak okuldur. Uzakligi bir yana, New Cross Gate gibi guney Londra'da bile pek fazla ragbet gormeyen, Dogu Londra aksinin Thames Nehri'nin guneyinde kalan (ve simdi kapanmis olan East London metro hattinin son duraginda bulunan) bir bolgededir. Burada yasam genelde ucuzdur. Ogrencileri, New Cross'un agirlikli olarak siyahi kokenli nufusundan oturu buraya karsi bazen yapmacik bir sanatci bakisiyla 'cok enteresan' gozuyle bakarken, hakli olarak bazi insanlar da bu farkli ama gene de homojen yapida olan muhitte kendilerini yabanci hissederler. Bolgenin 'guvenligi' konusunda burjuva korkulari olan genis bir kitle bulunmakla birlikte, benim icin zaman zaman ilginc, cogu zaman da alisilmis sekilde farkli bir yer olarak algilanmaktadir. Okul binasi ve kampusu diger bircok okula gore cok daha ozgun bir karaktere sahiptir.

King's College
: UCL, LSE, SOAS, Goldsmiths, Birkbeck gibi diger okullarla birlikte University of London'in parcasi olan okullardan biridir. Ana kampusleri LSE'nin hemen karsi sokaginda nehire nazir Aldwych'te (bu 'yakinlik' itibariyle daha once ne kavgalar yasanmis iki okul arasinda) ve gene Thames'in hemen guneyinde, nehire nazir Waterloo'da yer almaktadir. Kampus binalarinin konumlari, kutuphane binasinin ihtisami ve Somerset House'in bu okulun bir parcasi olmasi ozellikle (cok afedersiniz) LSE'nin eline veren ozelliklerindendir. UCL gibi King's de bircok farkli fakulteden olusan, bildigimiz universite mantiginda bir okuldur.


Somerset House; Waterloo Koprusu uzerinden Aldwych; ve Somerset House ve kisin avlusunda kurulan buz pateni pisti

LSE - London School of Economics and Political Science: Binbir kuskuyla geldigim, ve kuskularimin neredeyse tamamini tatmin edecek muamele ile karsilastigim (simdilik ilk) Holborn-Aldwych kesisiminde yer alan yukseklisans okulum. LSE, University of London'in bir parcasi olmakla birlikte, basli basina tek bir fakulte olarak, kolej tadinda olup universite konumunda bulunan ilk ve yegane okullardan biridir. Bu durumda universite tadi vermedigi gibi tek bir yesil alani olmayan, 3-5 tane bankla idare edebildiginiz, 2-3 sokagin birbirinin icine girmis, sehrin gobegi tadinda, bir yaninda Royal Courts of Justice, diger yaninda ofisler, barolar, bankalar bulunan bir kampusu vardir. Dunyanin uluslararasi ogrenci yogunlugu en yuksek okuludur. Cambridge ve Oxford'a gore (ki bence son yillarindaki egitime ile daha da belirgin olarak) hem kapsami, hem de kapasitesiyle arkada kalmasina ragmen Ingiltere'nin en iyi 3 okulundan biri olarak bilinir. Sosyal bilimler dalinda dunyanin sayili okullarindan biri olarak gosterilir, ozellikle yabanci ogrencileri bu gibi hususlar yuzunden bu okulda okuduklari icin kendilerini bir sey sanirlar, genelde bankaci, finansci olmak isteyen ve hic de 'cool' olmayan bir yapida olduklari gibi, kibar da olmadiklarindan oturu cok da sempatik degildirler. Gel gor ki, zaten iyice neo-liberallesen bu okulda ne genel egitim ne de ogrenci/hoca profili okulun geri kalanina uymayan City Design ve Social Science ogrencileri okulun geri kalanindan kopuktur. Bu durumda ben de az once siralamis oldugum genellemelerden izole kalmis olurum, ve ayrica sevdigim saydigim bircok arkadasim da bu cizdigim genel cerceveye cok az uyduklarindan oturu yaptigim butun bu olumsuz algilanabilecek yorumlar gercegin ufak ve subjektif bir yansimasidir. Aslinda LSE insanin kendine yakisani giymesidir.

Butun bu yorumlar bir yana, diger bircok yazida gectigi gibi bana kattiklari ve sundugu yararli/yararsiz/zorlayici/ogretici unsurlarla birlikte uzerimde epey emegi gecmistir.


Kutuphanenin onu; Houghton Street; ve City Design and Social Science studio.

SOAS - School of Orieantal and African Studies: Bloomsbury Square'de, University of London'in ana kampusunun bulundugu yerdedir. LSE gibi belirli konularda uzmanlasmistir. LSE ile birlikte ilginc bir donusum surecinin parcasi olmustur. Soyle ki;

LSE, 19. yy'in sonunda Sosyalist Enternasyonel'in devrimci olmayan, reformcu olan ve daha sonra Almanya'da SDP, Britanya'da Labour'un ana hattini olusturan "Sosyal Demokrasi (Demokrat Sosyalist)" kulturunden gelen onemli bir topluluk olan Fabian Toplulugu tarafindan kurulmustur. Buna mukabil, SOAS ise, emperyalist Britanya'nin, somurdugu uluslar uzerine yaptigi calismalarin bir uzantisi olarak sekillenmis bir okuldur. Farkli sureclerden gecen bu okullardan, LSE, son 20 yilda neoliberal bir cizgide, Labour ile birlikte, 'kamu yarari'ndan ziyade 'kamuya sov'u gozeten bir kimlige burunurken SOAS daha 'alternatif'e kayan cizgisi ve egitim programiyla zit kosullarin belirleycisi olmuslardir.

St. Martin's College of Art & Design: Holborn'da yer aldigi, arkadas yogunlugunun da nispeten fazla oldugu icin, hic alakamiz olmamasina ragmen bir sekilde 'kardes' okul olarak benimsedigim okul. Benim okudugum programin icinde 'design' kelimesinin geciyor olmasi da hicbir sekilde beni tasarimci yapmadigi gibi St. Martin's'i de, LSE'ye yakinlastirmamaktadir. Gel gor ki, guzel havalarda Lincoln's Inn Fields parkinda beraber cimler uzerinde guneslenebilecegimiz yakinlikta, ama 'biz sanatciyiz, iktisatcilari sevmeyiz' kadar uzaktadir. Her neyse, LSE'deki iktisatcilarla benim de aram fazla olmamakal birlikte saka bir yana, St. Martins'liler genel olarak 'ben sanat okulunda okuyorum, sen nesin ki?' deme potansiyeli yuksek bir guruha dahil gelmemistir bana gore genellikle. Ya da sadece benim tanidigim insanlar biraz daha tevazu sahibi insanlardir. St. Martin's'in ilginc bir ozelligi, buradaki cogu master programlarinin, Ingiltere'deki genel hadisenin aksine 2 yil olmasidir.


Holborn'da aksam

UCL - University College London: Londra ve Britanya'nin en eski ve en buyuk okullarindan biridir. Neredeyse her konuda egitim vermektedir. Tip, Muhendislik Bilimleri, Fen Fakultesi onemli fakultelerinden birkacidir. Cok fazlda degisim programi ile ogrenci gonderip alir. Kendine ait bir hastanesi oldugu gibi bazi fakulte ve bolumleri kendilerine has isimleri ile anilir, bu yuzden de UCL'in bir parcalari olduklari bilinmez. Ornek olarak, mimarlik egitimi dunyaca nam salmis Bartlett School of Architecture gosterilebilir. Euston, St. Pancras, Warren Street, Goodge Street mahalle ve metro istasyonlari boyunca uzanan cesit cesit binasi ve ITU Taskisla'yi andiran ana kampusu ile sehrin cok onemli ve guzel bir yerinde konuslanmistir. Ara sirada da bana 'neden bu okula gitmedim?' sorularini sordurmaktadir. Genel olarak 'dunyaca unlu' olarak bilinmese ve Turkiye'de fazla taninmasa da, Ingiltere'de cok saygi goren bir okul oldugu gibi ayni zamanda LSE, Cambridge, Oxford ve King's ile birlikte G5 Ligi (pek sevmesem de bu siniflandirmalari) icerisinde yer alir.



Bunlar haricinde cok cok sinirli bilgim olan City University, London College of Fashion (LCF), London College of Communication (LCC) ve Middlesex University hakkinda yorum yapmaktan kaciniyorum simdilik...

No comments: