"Be It Enacted by the Queen’s most Excellent Majesty, by and with the advice and consent of the Lords Spiritual and Temporal, and Commons, in this present Parliament assembled, and by the authority of the same, as follows:"* Ben de son haftalarda kutuphanede konaklama derecesine kadar varan yogun calisma surecimi, diger emekcilerle birlikte 1 Mayis'ta kutlamayi dusunuyordum. Hem de oyle, Kralice'nin iznini(!) falan aramadan.
*1990, Town and Country Planning Act. 30 Nisan teslimlerine, ve 1 Mayis'a ben de boyle hazirlandim iste. Proje teslimi ve 4 adet essay. Proje donem boyunca gittigi gibi, inisli cikisli ama 'oldu' gibi. Essaylerden ikisi ufak ikisi buyuktu. Ufaklar iyi degil ama 'tatminkar'. Buyuk odevlerden biri 'zayif' ama digeri 'iyi' gibi. Imar izni nasil alinir, hangi durumlarda araya Bakanlik girip duruma el koyar, Kralice bu duruma ne der, kimin eli kimin cebinde gibi eglenceli temalarini; bir Renzo Piano tasarimi olan London Bridge Tower (nam-i diger "Shard of Glass") uzerinden degerlendirme odevi. Ingiltere'de planlama geleneginin anlatimi, riskler, aktorlerin tanitimi ve daha sonra imar izni yerel yonetim tarafindan verilemeycek kadar 'onemli' veya 'buyuk' projelerden birini secip, onun basvuru, kabul/ret, itirzaz ve degerlendirme sureclerini inceleyip; surecin 'demokratik' olup olmadigi hakkinda yorumlarla islenen bir essay. Gayet basit ve guzel bir yapisi olan odev. Kralice destegiyle, Kralice icin.
Bu 'demokratik' ulkenin vatandaslari halen Kralice'ye olan bagimlilik yeminlerine sadik kalmak durumundalar. Metronun ortasinda kusan insanlari kimse sallamaz bu asiri liberal, bireyci memlekette ama (aslen umurlarinda olmayan) Kralice'ye saygida kusur da etmezler: bire girer Her Majesty'den, digeri cikar Highness'tan... Bu memleketin baskentinde hala en pahali araziler Duklere, Duseslere aittir. Milletvekilleri oylar, Galler Prensi de bunlarla oynar. Cromwell'in kemikleri sizlayadursun, bazen 'ise de yararlar'. Duke of Westminster (Londra parlamentosu, Hyde Park vb.. bulundugu belediye) 19. yy.'da, simdi elcilik binalarinin oldugu bolgeye bir toplu konut yaptirir dar gelirliler icin. Kralice emir verir, yoksul ulkelere 'yardim yagar'. Boyle de sevecendir monarsi, boyle de bonkordur aristokrasi bazi bazi. Gel gor ki, en cok ogrendigim ve begendigim odevi de bu politik karmasalar silsilesi ve tasarim ve planlama ve mimarlik bilesenleri ile yazdim.
Kralice 40 yil sonra ilk defa Istanbul'u ziyaret ediyor. Daha once yolladigim kartpostallar ve adresine ulasmayan muzik CD'si araciligi ile Turkiye'ye 'gul yuzunu' yolladigimiz nene hatun, Istanbul Modern'de acilan Tasarim Kentleri sergisi kapsaminda, cokkulturlu Britanya'nin Orta Dogu kirmasi medar-i iftihar'i, Istanbul 'asigi', Kartal-Pendik'e gidip gidip gelen Zaha Hadid'le birlikte. En son gittigimde pek eglendigim, biraz da Wii oynamaktan eksik kalmadigim London Design Museum isbirligi ile duzenlenen sergi Jean Prouve'nin sandalyelerinden, Le Corbusier'nin mimari tasarimlarina ev sahipligi yaparken, yaklasik 120 yillik bir kentlesme ve tasarim birlikteligi seruvenini yansitmaya calisiyor.
Ayni zamanda, "Yesil Kemer" sinirlarina dayanan ve genisleme surecinin surdurulebirligi ve dogaya olan negatif etkileri tartisilmaya baslayan; dunya merkezi olma hayallerinin pesinde metrekaresi kulce kulce altin degerine tekrar donmesi hedeflenen Londra'da; sehir merkezine her sene daha da fazla goc cekerken, konut taleplerinin karsilanmasi surecinde; 'tasarim' boyutunun ne kadar goz onune alindigi (veya goz ardi edildigini) tartisirken, ExCeL, New London Architecture, Somerset House (Design for London) ve daha bircok mekan ve ortamda konferanslar, sergiler suruyor.
Teslimler sonrasi, Kew Gardens bahcelerinde botanik geziler, Leicester Square'de sinema seanslari, tenis antrenmanlari, parklarda bezmece, kanal boylarinda gezmece, bedava muzik festivali derken, isi gucu boslayan bunye icin epey aktif bir tartisma ortami var bu gunlerde sehirde. Yeni valinin Turk kokenleri, Manchester United-Chelsea kapismasi, Nargis firtinasi, Lubnan catismalari, Israil kutlamalari, nisan-mayis aylari, bir gevseyip bir gerilen gonun yaylari ve beyin dalgalari... Iste boyle bir ortamda gidiyorsun Istanbul'a minik kus, kendine dikkat edesin.
Ben de Kralice'yle selamlarimi yollamak istiyorum memleketteki sevenlerime. Kendilerine Buckingham'da bol sihhatler dilerken, Istanbul Modern'de calisan Mehtapcik'a, kendisiyle ITU'lu mimarlik ogrencileri adina konusacak olan Cenk'e iyi davranmasini, etkinlik katilimcilarindan XXI** dergisine guzel roportajlar ve pozlar vermesini diliyorum. Gunluk guneslik (insanda denize girme hevesi uyandiran sicacik) havalari kalici yapmasini, yeni evimin manzarasini kaplayan guzel cicek ve agaclari hic oldurmemesini, pencereden atlayarak ulastigimiz tuvaletin uzerindeki boslukta gecirilen serin, bohem ilkbahar aksamlarina eslik etmesini ve eve gelen gideni eksik etmemesini temenni ediyorum.
**caktirmadan reklam: bahsi gecen guzide derginin Nisan (Mayis) ve Haziran 2008 (ve baska baska) sayilarinda tanidik yuzler olabilir...
No comments:
Post a Comment