Monday, May 05, 2008

Hidrellez cicegi

Alacakaranlik pencereden disari. Ayni sokagi turlaya turlaya bir hal olmusuz. Nedenini, kaynagini bilmedigimiz bir bayram var, ertesi gun her yer kapali, normalde haftanin bu en olu gecesinde sehir isil isil. Mor renkli cicekler bir evin beyaz balkonundan asagi sarkitmislar boyunlarini, parfumle dolduruyorlar, arkasi muzik mekani olan kebapcinin hemen yanini. Ote tarafinda eski bir araba tamircisi. Cicek adlarini ve turlerini hic bir zaman ogrenemedim, bu uzak diyarlarin gunes vuran panjurlarini mahalleye getiren cicegin adini da bilemiyorum. Daha eski yazlardan birinde, kizarmis balik kokularinin arasindan en tepeye cikip sehri cevreleyen daglara ve sehirleri baglayan demiryollarina goz atmak icin tirmandigim o dar yokusta, bahcelerden sokaga tasan 'incir' agaclarini animsatan bir duyumsama.

Gunler uzadikca gunesin batisi da aheste aheste, gokyuzunu mavinin tum tonlarina ve en guzel lacivert'e boyarken, tekrar kuzeylere yerlesmenin verdigi 'serin' genclik donemlerinin tembel ve kedersiz aksamustlerinden biri. Haftalar otesi dengesi bozulan bunye, minik bir cicegin kokusuyla sarsilirken, zihnimde 15 dakika onceki barin tuvaletinde calisan zenci adam var.

"Hayatimi kazanmak zorundayim iste ben de" diyor sivi sabunu dokerken elime. Haftanin 5 gunu orada calistigini soyluyor. Butun gece, tuvalet kapisi ile lavabonun arasinda minicik bir kosede bekliyor, iceride insanlar eglenirken. Bir buyuk odada dansediyoruz hep beraber, canli muzik yapan bir gruba 'karaoke' tarzinda eslik ediyor seyircilerden 1 kisi sirayla, daha onceden belirledigi bir parcayla. Bu gece mekani, eski bir ahir. Uzun holun iki tarafinda kucuk bolmeler var, ickisiyle oturanlarin sohbet edip eglestigi. Dans ediyoruz kedersiz bir sekilde. Tuvalette butun gece tikali kalan adam adini bilmedigim mor ciceklerden kokuyor. Sarhoslarla ve kustahlarla da ugrasiyor, yuzundeki gulumsemeyi eksik etmezken: "Baska bir isim yok, boyle geciniyorum" diyor.

Sarhosken eskisi gibi gozunu kapatip baska sehirlere ucmuyor artik zihninde kahramanimiz. Artik hayatinin 'baska sehirler' de yasamayi hayal edip, anyayi konyayi gormeye basladigi donemlerinde bir kez daha. Hidrellez'i ozlerken sasiriyor havanin orada cok guzel olmamasina. Cunku kendisi ufak bir bahar sarhoslugunda.

Kendisine kucak acan arkadasi ve onu ziyaret eden annesi ile birlikte uzaklarda bir yerlerde, nehrin genisleyerek, ama sehirdekinden cok farkli gectigi, tepesinden ucaklarin eksik olmadigi buyuk bahcelere gittiginde cigerlerine ve burnuna cesitli cicek kokulari dolmus, zihnine binbir turlu yeni, adlarini hayal meyal hatirlayacagi bitki ornekleri islemisti. Cikisinda yeni odaya bir 'feslegen' aldi. 2 yil once dogumgununde kendisine feslegen alan arkadasini hatirlayip gulumseyerek...

3-4 gun sonra, misafirlerinden birini tren istasyonuna ugurlarken yemyesil bahcelerin oldugu sokaklardan gecti. Bir onceki aksamki, 'sehre tepeden bakan' baska bir parki hatirlayarak. Baharla birlikte, sehirle birlikte yeni bir kokuya uyanarak butun gun yurudu aklinda adini hatirlayamadigi cicegin 'rengiyle'.

No comments: