Monday, March 10, 2008

orumcek agi

Basit bir tesadufler zincirinin aci veren baglantilari...

Bugun Rikke'yle gorustuk yaklasik 2 yil sonra. Aarhus Universitesi-Cambridge ortak PhD'ye baslayan sevgilisi/kocasi Martin ile birlikte Londra'ya gelmisler bu haftasonu.

Bundan 2 yil once Mart ayinin ortalarinda bir yerlerde Rikke'yle otostop cekmistik Kopenhag'a. O ailesinin dogumgunune gidiyordu, benim ise herhangi bir amacim yoktu. Christiania'ya gidip biraz alisveris yapmak gibi bir niyetim vardi, bir de belki sinemaya falan gider, Aarhus'tan cikmis olup Kopenhag havasi koklamis olurdum. Isin en cezbedici yani ise otostop cekme kismiydi.

Sabahin erken bir saatinde bisikletimi liman kenarinda, kime ait oldugunu bilmedigimiz bir mason locasinin onune biraktim. Belki dondugumde bisikletim gizli bir orgute katilip bana ilginc rituellerini anlatir, ya da 'scientologist'lerin biraktigi 15-20 tane brosuru uzerinden silkeler, yagan yagmurda islanirken, daha once el degistirdigi onlarca sahibine gosterdigi pasli selesini partlatirdi gunesin atlinda. Agir bir bisikletti, her gun 7 km. okul mesafesini Ispanyol bir arkadastan aldigim bu odunc, 7. veya 8. el agir, kiz bisikleti ile gitmek ayri bir maceraydi benim icin. Tukurugumun soguktan dondugu sabahlari az eslik etmedi bana meret.

Anakara'dan Kopenhag'in oldugu adaciga gececegimiz vapura bedava binebilmek icin, hemen limanin onunde otostop cekip, aracinda bos yer olan bir ailenin yaninda gemiye bindik. 1.5 saatlik gemi yolculugunda daha henuz yavas yavas ayilirken, ufak birer kahvalti yapip, esten dosttan, okuldan vs. konusuyorduk. Limanda gemiden indikten sonra, sansli bir sekilde, 5 dakika icerisinde bir arabaya bindik, bizi biraktigi yerden tekrar bindigimiz araba yaklasik 1.5 saat sonra bizi Kopenhag'in gobeginde birakti. Hava gunesli ve serindi. Rikke ailesinin yanina giderken ben Christiania'ya yollandim.

Cafe'de malum madde tuketimini yaparken bir yandan Schalke 04 - Bayern Munih macinda, sevemedigim Bavyeralilarin maglubiyetine keyifleniyordum sanirim. Gol etrafinda uzunca bir yuruyusten sonra, hava kararmasi ile birlikte sehir merkezine yonlendim. Ertesi gun acilar icinde kivrandiracak olan, ve dava acsaydim muhtemelen milyon Kron'lar kazanacagim Burger King zehirlenmesinden birkac saat oncesine tekabul ediyor bu. Brokeback Mountain filmine girdim. Epey etkilendim, cikista Fatih'i aradim, hislerimi paylastim.

Aksam tren istasyonunda Rikke'yle bulusup Aarhus trenine bindik. Gece bastiran siddetli yagmur ve otobusculer grevde oldugu icin (Aarhus'ta cok sik tekrarlaniyordu bu) calismayan otobuslerden oturu eve donusum cok zorlu olacakti. Geceyi Rikke'lerin salonunda kanepede iki buklum gecirdikten sonra, ertesi savah ufak bir tesekkur notu birakarak bisikletime yoneldim. O sirada babamin beni aradigini hatirliyorum tesadufi bir bicimde. Bisikletim yerli yerinde, islak bir bicimde duruyordu.

Hafif bir bas agrisiyla eve gittim, ve bir daha yataktan kalkamacasina siddetli agrilar ve gida zehirlenmesi ile gunu gecirdim. Fatih ve Gokce'yi aradim, cok aci cekiyordum, sagolsunlar gelmislerdi yanima.

O yaz en sonra Roskilde Festivali'nde gordum Rikke'yi, diger Danimarkali arkadaslarimin cogunlugu ile birlikte. Daha sonra o arkadaslarin bir kismi Istanbul'a 1, hatta 2 kere ziyarete geldi, bir tanesi Istanbul'da exchange yapti fakat Rikke'yi 2006 yazindan beri hic gormemistim.

2 yil sonra universite bitip Londra'ya geldigimde, sinemayla daha cok hasir nesir olacagimi saniyordum. Gel gor ki, yuksek bilet fiyatlari ve bir turlu yaratamadigim zaman darligi yuzunden sinema salonlarini boslamak zorunda kaldim. Ama Londra Film Festivali'nde 3 guzel film izledim. Bunlardan biri, hayatimda izledigim en guzel filmerden biri olan, Todd Haynes'in Bob Dylan hayatindan uyarlama karakterlerle susledigi I'm Not There idi. Bob Dylan'i Roskilde 2006'da canli izlemis ve acikcasi epey sikilmistim. Filme hayran kaldim.

Rikke'yi bugun 2 yil sonra tekrar gordum. Rikke, Martin ve ben biraz yurudukten sonra London Bridge'de guzel bir pub'da oturup kahve icip, bir seyler atistirdik. Derslerin son haftasina girerken yogun bir calisma temposu ile gece haftasonumun geri kalaninda oldugu gibi, Rikke'leri ugurladiktan sonraki vaktimi de odada ders basinda gecirdim. Sikildikca ara sira baktigim dergilerden biri olan Sight&Sound'u elime aldigimda Todd Haynes roprotaji oldugunu gordum. I'm Not There hakkindaki makaleleri okurken gozume ilisen fotolardan birinin altindaki yaziyi okurken sok oldum.

Filmde de farkedip tam olarak kestiremedigim karakterlerden birini Heath Ledger canlandiriyordu. 2 yil once Kopenhag'da Brokeback Mountain'da izleyip begendigim Ledger. 2007'nin sonunda I'm Not There'de izleyip tam olarak cikaramadigim Ledger.

2 yil sonra Rikke'yi gordum, biraz eski anilardan, bolca da ileride yapilabilecek hayallerden bahsettik. Gurcistan'a sevgilisinin/kocasinin saha calismasi'na eslik etmek icin gidecegini, daha sonra Gurcu yemekleri ile ilgili bir kitap yazacagini soyledi. Ben de kitaba her yemekle ilgili birer hikaye uydurup ekleyecegimi soyledim.

Bu arada Heath Ledger bundan yaklasik 2 ay once, asiri dozdan yasamini kaybetti.

1 comment:

Anonymous said...

And in Danish please...