Thursday, March 06, 2008

boktan haller...

Gambia'da bir yerlesim bolgesinde agaclari kesip odun olarak kullaniyor, satiyorlarmis. Gunes isinindan mahrum kalmayan bir ulke icin uzucu bir durum, lakin, Fransa'dan tup gaz satin almaya baslamislar enerji ihtiyaclarini karsilamak icin. Agaclari ve gunes enerji panelleri olmayan bir bolge. Fransizlar neden tup ihrac edeceklerine gidip gunes enerji paneli koymuyorlar Gambia'ya? Bu ve bunun gibi cevabini gayet iyi bildigim basit ve aptal sorular. Ders, 'Uluslararasi Konut ve Yerlesme' dersi. Geri kalmis sehirlerde veya yerlesim bolgelerinde, geri kalmanin temel nedenini yanlis yonetime dayandiran bir hoca verdi bugun dersi. Aslinda degerli, ilginc bir adam. Daha dogrusu, takdir edilesi demek belki de. Dunya'nin her bir yerinde projelere katilip, yerel halkla birlikte yerlesim bolgelerini guclendirmeye ve iyilestirmeye calisiyor. Fakat, gel gor ki, uluslararasi iktisadi dinamiklerden dem vurmayip, 'iyi sehirlerde iyi sekilde yasanabilir, iyi yasama harcanan para, bir seylerin yanlis gittigi anlamina gelmez. Eger surdurulebilir bir yasam icin iyi bir sehirde yasiyorsak bu iyi bir seydir' diyebiliyor. Londra'yi ornek verebiliyor bunun icin mesela. Eminim Fransa'da da herhangi bir sehir ornek verebilir. Gel gor ki kazin ayagi oyle degil. Fransa o ornegini verdigimiz kotu yerlesim yerlerine, tup gazlarini ihrac etmese, Paris, 'duzgun' bir zenginlik icinde yasayabilir miydi acaba?

Dersin baska bir bolumunde, "'cevre ve saglik' ile ilgili sorunlarla ilgili bir genelleme yapmam gerekirse (ki yillar once Fransiz bir NGO bundan 10 dakikalik bir konusma yapmasini istemis), durumu ancak tek bir kelimeyle ozetleyebilirim" dedi. "Ve o konferansta da cikip, 'cevre ile ilgili en buyuk sorun tek bir seyden kaynaklaniyor:' dedim ve kursuden indim" dedi. One surdugu tek madde ise:

Bok'mus.

Daha sonra baska bir akademisyenin, "aslinda sorunu 'bok ve bocekler' olarak niteleyebiliriz" seklindeki tezini daha da basarili bulmus bizim hoca. Diski uzerinde yer eden bakterilerin, bocekler yoluyla insanlara gecmesi, gercekten de 'hastalik'in en yaygin tasinma yontemi. Tabii ki, saglik kosullarindan yoksun bir kentlesme yuzunden bu 'hastalik'larin sik sik gorulmesi ve bundan dogan hastalik ve olumlerin ciddi bir tehdit olusturmasina baglamayi ihmal etmedi bu teoriyi. Ama, 'bok'tan bir cikis yapmasi da fena bir fikir degildi hani.

Velhasil kelam, kendini calismaya adamis, ama genel cerceveye "insanlar kotu yonetiliyor" tarzi basit indirgemelerle yaklasan bu tur 'iyi niyetli mudaheleci'lerle aram her zaman biraz limoni.

Hindistan dunyanin en kalabalik demokrasisi. Hindistan'da, Mumbay (Dharavi) gibi yerlerde calisma yapan akademisyenimiz, kendilerine 'iyi' ve 'temiz'i getiremeyen yonetimleri secen yerel halk hakkinda nasil yargilara variyor diye merak ediyorum zaman zaman. Eger onlarin secimlerini yanlis buluyor ya da guvenemiyorsa, kendisi, disaridan geldigi oylesine bir ortam icinde nasil bir mudahele etme mesruiyeti sagliyor acaba? Tabii bu sorular bu kadar gorundugu gibi cig degil, ve cevaplarinin arkasinda da daha kapsamli orgutlenme ve acilimlar var. Fakat, cografyalar otesi mudahelelerde ozellikle beseri konulara yaklasirken, formulize edilmis 'ongoru'ler ile yaklasmanin bircok sorunu beraberinde getirecegi, kaldi ki, varolan sorunu cozmekte zorlanacagi cok acik. Mudahele ettigimiz cografyanin 'sakin'lerine kendi 'yanlis'larindan ogrenme sansi taniyip tanimadigimizi, ne kadar siklikla onyargilarla olaylara yaklastigimizi surekli sorgulamamiz gerekiyor.

Tabii butun bunlarin yaninda, birbirinin icine gecen, birbirinden bagimsizligini iddia edemeyeceigimiz evrensel konjonktorleri de goz ardi etmemek lazim. Ders sirasinda, gectigimiz 20yil icinde iktisadi sorunlarla bas eden Isvec'in kendine cikis yolu hazirlarken aldigi yontemleri degerlendirirken ayni ulkenin kulturel yapisini, komsulari ve diger ulkelerle iliskilerini vb. de unutmamak lazim. Isvec, diger Iskandinav ulkeleri gibi, Gayrisafi Milli Hasila'sindan en yuksek payi, uluslararasi yardimlara adayan ulkelerden biri. Ayni zamanda, cocuk istismari (porno endustrisi) konusunda da kotu bir unvana sahip.

Ingiltere'de, unutulmus olmaktan sikayetci tamamen 'beyaz irk' mensubu bir nufusun yasadigi bir kasaba var: Easington
Isci sinifina mensup bu kitle, sehirlerinin geri kalmisliklarindan ve politikacilarin herhangi bir yatirimda bulunmamalarindan sikayetci. Karsi yorumlarda da 'o zaman buyuk sehirlerde sanslarini denesinler', 'soylenmeyi birakip, calissinlar' gibi yer yer hakli, yer yer ustel ongormeler var. Her kitle ve yerlesimin derdi bir baska alem zaten. Gel gor ki, bazi durumlarda 'yogunlastirilmis istihdam programlari'nin, baska cografyalarda 'disaridan gelen finansal yardimla birlikte ideolojik mudahele'nin isledigi ya da islemedigi cozum ve cozumsuzlukler dizisi bir dunyada yasiyoruz. Hos, nereye baglayacagimi da bilemedim butun bunlari son tahlilde, yogun gundemin icinde de sikinti dolu bir gun oldu heralde ya. Gene sorunlari ozetleyen basit ama saglam bir yargi'ya varmisti zaten bugun hoca derste:

Bok'tan durumlar bunlar biraz...

No comments: