Saturday, July 08, 2006

Hamburg'dan

bloknotumu karıştırıyorum, neredeyse boş sayfa kalmamış. bugün dışarı çıkacağımda yazacığımı da biliyordum. yoksa, artık el yazısı çok zorlayıcı geliyor. bloknotta bir sürü notlar... asla başlamadığım senaryo notları, daha önce yazılmış ufak günceler, zamanında not aldığım dersler/ödevler veya sinema kulübü için yapacaklar listesi. sonunda boş sayfayı buluyorum.

1.5 yıl önce fatih akın'la tanışmaya geldiğim ilk geziden beri 5. ziyaretim bu. bu yıl ise 4. danimarka'da exchange yaparken, hamburg (kopenhag'ı saymazsak) en yakın büyük kent aarhus'a. türkiye'den direkt olarak ucuza uçulabilen yegane yerlerden. pratik oluşu güzel oluşunun yanında bir artı. görmediğim az yeri kaldı buranın. altona, sternschanze ve st. pauli hala favorilerim. fakat bugün nedense hauptbahnhofun civarına yollanıyorum. son otostop yolculuğumda afgan asıllı fransız bayanın, "hamburg'da bir afgan kasetçisi" (1.8 milyon nüfuslu bir şehirde) arayıp da hakikaten bulduğu o mahalleler. kulağımda o müthiş karizmatik isimli grubun albümlerinden biri: meanwhile back in communist russia. daha önce çok geçtiğim sex shop ların, adana, urfa salonlarıyla birleşik olduğu cadde bu sefer daha alımlı ve canlı. akşam almanya'nın maçı olduğu için mi? hava yaz. ilk defa yazın buradayım. mart ayındaki ziyaretimde, geldiğim gün 30 yılın en büyük kar yağışı karşılamıştı beni; bu sefer ise son 30 yılın en sıcak günü. küreselleşmeyi kimliğimde de hissediyordum zaten, ama "küresel ısınma" ve "iklim dengesizlikleri"ni bu kadar yanımda taşıdığımı farketmemiştim.

ana caddeden bir ara sokağa dalarken, yarı apartman, yarı camii binayı ilk defa görüyorum. şükür,danimarkada tek bir minare bile dikkilmesine izin yok ya. buradakiler daha şanslı hissetmeliler kendilerini. etrafımda bir kez daha en çok konuşulan diller türkçe, afgan ve farsi diller. afrika dillerini belki almanca takip ediyor olabilir. bayraklarda alman üstünlüğü göze çarpıyor hemen. afrika asıllıların işlettiği bir internet cafe nin önünden geçerken, yüksek sesle eğlnen 12-15 adamın arasına dalıyorum. uzakatan korkutucu görümüştü değil mi? kulağımda kulaklıklarım ve küpelerimle özellikle de. gene de epey mütevazi bir görüntüm vardır diyebilirim ama, ve de epey bronzlaşmış bir tenim. zaten bu geçişte hissettiğim tek şey, yayılan mutlu enerji. az önceki sokaklardaki kahvehane önündeki belli belirsiz bulutlu kasvetten de daha güzel.

hemen ardından burnuma gelen güzel koku. kafamı kaldırır kaldırmaz farkediyorum ıhlamur ağaçlarını. istanbul'da doğup büyüdüğüm yer "ıhlamur yolu", berlin'de hayran olduğumuz yer "unter den linden" ama sanki bu terkedilmiş sokağın ismi; en çok hakettiği yere sahip: "lindenstrasse". aynı sokaklardan başka bir meydana doğru geri yürüyüş. adana, urfa, sex kino, lindenbazar, manavlar ve hauptbahnhof. burası hamburg'un göbeği. 5 dakika sonra isterseniz pahalı mağazalarıyla alster'in oraya. istanbul'a dönüş yakın, buraya bir daha yolum ne zaman düşer? hamburg'da yaşanır mı onu da bilmem ya; ama kesinlikle tecrübe edilmeli. burayı sevdiğime eminim.

No comments: