Saturday, February 09, 2008

Hidrellez ozlemi..



Dun ogleden sonraki derse gec girdigimiz yetmiyormus gibi, yarim kulakla dersi dinlerken surekli bir seyler ciziktiriyorduk. Master derslerinde, derse odaklanmadigim ve hazirlanmadigim cok seyrek oldu ama, persembe ogleden sonra haftanin son dersi biraz zorlayici. Lea, Lubnan'la ilgili bir sey cizdi, ve son bir haftadir sevimsiz hava ve o simge cilgin bir ozlem uyandirdi icimde.

6 Mayis gelse de, Hidrellez olsa istedim. Dolunay olsa, Sultanahmet'ten asagiya, guzel, hafif serin ve ruzgarli bir bahar aksaminda Ahirkapi'ya yurusem, gokyuzune baka baka, yokustan asagi, parke yoldan inerken kacirdigim, sektirdigim adimlarda hafif sert dusup kalkip, midemde komik bir turbulans hissetsem diye gecirdim... Bugun 'erken bahar' geldi gene. 4 gun gunes, sonra da 3-4 gun daha parcali bulut var diyor hem de hava raporlari. Berk'le Emre geldiklerinde iyi hava olacak demek ki umariz. Ucarak gelecekler, bir suru CO2 emisyonu demek oluyor bu da, Londra'daki emisyonun yuzde 34'unu olusturan ve valinin ciddi onlemler (en azindan artisi durdurma) politikalari guttugu. Dun sabahki dersin konularindandi. Bir yandan da Ingilizler, Avustralya'ya 4.5 saatte ucan ucak yapacaklarmis. Akli karismis bu milletin. Aslinda pratik adamlar. Arada ikiyuzluluk de var biraz tabii ama, iyi kulp buluyorlar.

Neyse, kafa karisikligi derken... David Cronenberg de yaslanmis, ya da kafasi karismaya baslamis. Sabah biraz tenis antrenmani, ogleden sonra gunesin tadini cikardiktan sonra, aksam '2 super bir film birden' izledik. Prince Charles Sinema'sinda (evet, haha, ucuzcu sinema, bizim Yesilcam gibi, diger salonlarda yeni ayrilan filmler var....) once 'Eastern Promises'i izledik. Londra'da geciyor Cronenberg'in son filmi. Sehir daha da bir guzel gozuktu gozumuze. Ama bu amca, insan psikolojisini cok iyi irdeleyen az hikayeli cok guzel filmler yaptigi gibi (eskilerden Videodrome, yenilerden Orumcek gibi...), kurmacalarda o kadar guclu degil. Film cok guzel, rahat akti, yer yer eglencili idi, yer yer epey siddetli idi ama gerceklikten de bir o kadar uzakti. Mesela, gene biraz hayal kirikligina ugrattigi 'History of Violence' da oyleydi, ama orada baska dikkat edilecek noktalar vardi. Insanin ciplak dogasindaki marjinal noktalara guzelce, cok da etliye sutluye bulasamadan biraz dikkat cekebiliyordu. Bu filmde de biraz bu var, ama kurgusal bosluklar bazi yerlerde o kadar fazla ki, filmi 'iyi' yapmakta zorlaniyor.

Ikinci filmimiz de, gene ayni yerde, sabahtan beri gecirdigimiz, guzel, rahat gunu, hemen yanibasimizdaki Soho'da cilgin atarak bolmektense, 'Sosyalist Isci Partisi' icin 'fundraising' etkinligi olan Sicko'nun gosterimiyle sonlandirmaya karar verdik. Michael Moore, belgeselciliginin icine iyice drama ve oyunculuk da sokmaya basladi. Ama simdi Sicko ayrintisina girmeyecegim. Onun yerine, filmin konusuyla da cok ilgili olan, neoliberallesen ve tum kamu hizmetleri hizla ozellesen ya da ozellesmis Ingiltere'de, hala ucretsiz olan saglik sistemi ve nispeten dusuk masrafli ilac edinme servisi ile ilgili, film oncesi yapilan bir konusma dikkat cekiciydi.

Yakin bir zamanda hastanedeki isinden kovulan 25 yillik hemsire aktivist, Blair-Brown hukumetlerinin, NHS (Ulusal Saglik Sistemi)'i tamamen ozellestiremeseler de, ona destek olan servis sektorlerini (temizlik, yemek, vs..) nasil ozellestirdiklerini, kalitenin de dustugunu, kar amacli sirketlerin az eleman calistirdigini animsatti. Isin daha vahim yani, hastane kadrosunda da kuculmeye, maaslarda kesintilere giderlerken, geri donusu zor kararlarda adim atacaklari zaman, bu kovulan hemsire gibi sesini yukseltenleri isten cikarabilme yetkileri ve bunlari kullanmalari ile ilgiliydi. Thatcher doneminde, 80lerde cikan kanuna gore 'maasta kesinti' hakkinda grev yapmak 'ekonomik grev'e degil 'siyasi grev'e giriyor ve bir kamu gorevlisi bir siyasi grev'e onayak oldugunda, isinden atilabiliyor. New Labor'in bunu kullanmasi ilginc. Muhafazakar yonetimlerin muhafazakar ve neo-liberal politikalarini hayata gecirirlerken, katakulli yapmadan 'olayimiz bu, bu yarar saglayacak' diyerek, milleti yanlis yonlendirip ama en azindan direkt haretekle yaptiklari seyleri, New Labor gibi hukumetlerin 'sosyal tabani kaybedemeyiz, sacmasapan bahaneler uretip, aslinda sanki sosyal politikaya hizmet ediyormus catisi kuralim' deyip urettigi bunun gibi ikiyuzlu politikalar daha da cirkin. Bir yandan 'herkes icin daha iyi isleyen' bir sistem uretiyoruz diye yola cikip, ufak ufak, itiraf edemeyecekleri neo-liberal politikalari bu kiliflara giydirmeleri, 'sosyal demokrasi'nin kotu orneklerinin yaklastiklari sular hakkinda ipuclari veriyor bize. CHP'nin yillardir 'laiklik, cumhuriyetcilik' gibi kiliflara sokmaya calisarak yedirdigi ikiyuzlu, anti-demokratik egilimlerin ne bu diger orneklerden, ne AKP'nin 'demokrasi' kilifina sokup, o ideolojide olsalar dahi bunun dayandigi temelleri inkar edip, uygulama zamani ve yontemi bakimindan da milleti 'itiraz etme hakkini bile tanimayacak kadar hassas' bir konuma getirerek uyguladigi politikanin iticiliginden farki yok. Politika cirkin, bu gunlerde epey cirkin olabiliyor.

Ama hava cok guzeldi bugun. Cok cok guzeldi. Nehir kenarinda guzelce bir yuruyusle 'mellow' gun sona erdi. Gecen hafta nehir kenarinda kumdan heykel yapan gencler gene komur yakmislar, bu sefer kumdan kanepe yapmislar. Yatak yaptiklari an gidip, ben de orada konaklamaya basliyorum, havalar biraz daha da isinip, yildizlar kendini gostermeye baslayinca. 6 Mayis civarlari olabilir, eger hidrellezde Ahirkapi'da sokakta dans edip, sarap icmiyorsam tatli bir esintinin surukledigi bir yerlerde.


No comments: