New York.. Hiç gitmediğim ama iliklerime kadar soluğunu ve soğuğunu hissettiğim yer. Kim bilir ne zaman ziyaret edeceğim, 6 ay sonra, 6 yıl sonra? Amerika’nın öbür ucundan, Seattle’dan yayılan grunge akımının ortasında, enetelektüel yanlarıyla icra ettikleri art rock tarzı müzikleriyle 1994 yılında Daydream Nation’ı yayınlayarak, ön ergenlik dönemlerinin sert travmalarını, ilk üniversite yıllarının en heyecanlı konser anılarını yaşatan Sonic Youth’u düşünüyorum New York denince. Manhattan’da veya Brooklyn’de yüzlerce ara sokaklardan birinde, bir apartmanın bodrum katında “garage rock” icra eden bir müzik grubu. The Strokes bile olabilir. Hamburg’da son Sonic Youth albümünü (Rather Ripped) aldığımda, yaza merhaba diyen hafif serin bir hava vardı. İçinden buz gibi “cool” Thurston Moore yorumları çıkacağını biliyordum. Antony and the Johnsons, New York’ta şekil bulmuş bir grup. Antony, New York’un melankolisini, kaosunu yaşarken gezdiği onlarca yer gibi bundan sonra İstanbul’u ve özellikle Yerebatan Sarnıcı’nı da hissederek besteleyecek yeni şarkılarını. Yeah Yeah Yeahs, eski kız arkadaşıma inat yeni bir albümle girecekler tekrar New York sahnesine. Hem de, cazın İstanbul’a örnek olabileceği derecede yaygın müzik ortamına, çünkü sadece post’larla ve proto’larla tasfir edilemeyecek kadar çok çeşitli janraların harmanlandığı yer. Ya da öyle olsa gerek?..
Wednesday, July 18, 2007
New York esintisi
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment