Thursday, January 18, 2007

Münih..


Münih, Münih...
sarıların, siyahların şehri münih.. bavyeranın sarısı, muhafazakarın siyahı.. stuttgart-münih hattının otostopçularına pek yakışıksız el hareketlerinde bulunan kamyoncuların M plakair omuz, 12 kg.lık tek askısı kopmuş bir sırt çantası ile bir Ağustos sıcağında tanıştığım Münih. Baden'dan Bavyera'ya yeşillerin içinden geçerek, kendisi bir kamyonun altında kalma tehlikesini göze alaraka sağa çeken, tam da Oberhausen, Unterbrücken, vs.. türü dandik bir Alman kasabalarından birinde konaklamak zorunda kalacağımı Stuttgart-Münih hattının ortasında bir yerde otostoptan vazgeçmeyi düşündüğüm sırada beni arabasına alan, "rotam; Münih-Salzburg-Ljubllana-Zagreb, nerede inmek istersen" diyen, "teşekkür ederim, 2 gün sonra başka bir yere gitmem lazım, çünkü oradan Valencia'ya uçacağım diye reddettiğim", tam da o tarif ettiği rotayı, yaklaşık 10 ay sonra trenle kat edeceğimi ve dağların arasında kalan nehirlere ve vadilere tren camından bakarken, susmak bilmeyen ve Zagreb'e kadar beni bilgi bombardanına tutan bozuk İngilizceli Alman adamı dinleyeceğimi bile hiç bilmeden arabasına bindiğim ve beni Allianz Arena'da bırakan öğretmen adamın arabasına bindiğim Münih..

ufakken, hiçbir zaman Almanya'ya gideceğimi bile düşünmezken, televizyonda izlerken Bundesliga'd
lı arabalarının şehri Münih.. 220 km. yi 7.5 saatte aşarak, apış aramda iğrenç bir pişik, aşınmış ba ilk aşkım olan, ve Milan ve Manchester United'dan sonra Avrupa'da tuttuğum 3. takımın şehri Münih. Şimdi İtalya'dan takım tutmuyorum (Milan sempatisi devam ediyor belki) ve İngiltere'de Liverpool'a, Almanya'da da FC St. Pauli'ye döndüm belki ama.. sandığımdan çok daha pahalı bir fiyata denk düşen hostelde anca yer bulabildiğim, geçirdiğim tek bir gündüz ve gece boyunca, bu sene ikinci albümlerinin çıkmasını sabırsızlıkla beklediğim Bloc Party'nin o ilk sevmiş olduğum iki güzel parçasının olduğu cd'yi dinlediğim Münih.. hani şu bizim Göynük cd'sine, "Positive Tension" adlı 4. en sevdiğim (aslında artık 1 ya da 2 olmuş olabilir) parçasını koyduğum Bloc Party... hep o tek başına dünyanın geri kalanını (amma da abartı) keşfettiğim dönemlerin bir dönemine denk gelen münih.. az buçuk mimarlık tarihi bilgimle, "Marienplatz" yakınlarındaki pek sevdiğim kiliseyi, Romanesk öğeler içeriyor, ama Gotik inşa teknikleri kullanılmış olabildiğine göre, heralde olsa olsa 17, 18. yy neo-Gotik akıma denk düşen bir yapıttır diye sallayıverdim yer.. Neue Rathaus'una bakıp, aman ne güzel yapmış adamlar dediğim, akşamüstü turist atraksiyonu olarak oynattıkları o garip saat kulesindeki garip kukla şovunu o kadar da beğenmediğim Münih..

Europa-spezial biletimle 29 euro'ya haklı ve gururlu bir şekilde saat 04.27'de kalkacak ve öncesinde birkaç saat boyunca Hauptbahnhof yakınlarında bir dönercide Hesse'nin Demian'ını okumayı bitireceğim, dönerleri lahmacunların ve ucuz biraların, ve memleket sohbetlerinin takip edeceği, daha sonra uyukladığım tren istasyonunda polisler tarafından uyarılacağım ve hayatımda ilk defa göreceğim için çok heyecanlandığım ve çok çok beğeneciğimi o an bile hissettiğim Ağustos 12'sinde 15 derece havayla beni karşılayacak Berlin yolculuğumun son durağı Münih.. tam da 6 ay sonra gideceğim Danimarka'da, iyice "entegre olmaya başladığım" Alman kültürüne cila vuracak, "Nazilerin İktidara Gelişi" adlı derste sıkça sıkça bahsini edeceğimiz Berlin ve Münih
.. sağcıların her daim kalesi. üzüntülü, kızgın, öfkeli; her bir yanı aslan heykelleri dolu Münih.. şimdi belki Viktualienmarkt'ta soğuk bir bira içiyorsundur. gerçi mevsimi değil ama, burada gökyüzü masmavi ve kuşların bol bol selamı var. tam da orada yalnız başıma bira içerken aslında aklımda başka şeylerin, kişilerin, yerlerin de olduğu yer.. hayat acımasız, ve değişken. ama elma ile armutu da karıştırmayalım lütfen. zaten o "elma değil ayva" ay, ay ay.. ve hayat güzel. belki şimdi Viktualienmarkt'ta biranı içerken beni düşünüyorsundur. belki de düşünmüyorsundur. belki Olimpiyat Parkı'nın yakınından geçmişsindir. Olimpiyat Evi'ndeki konaklama yerlerinin mimarisi hakkında bile konuşabiliriz. benim az buçuk bilgim var ama önceden uyarmam gerekebilir.. kuzeyin evlerine hiç benzemez Münih evleri.. Danimarka'yı terk ettikten sonra Hamburg üzerinden tam da 11 ay sonra tekrar uğradığım ve ilk seferki 33 saatin üzerine, bu sefer 14 saatimi geçirdiğim ve gene Hauptbahnhof'undan veda ettiğim Münih..

hiç bir zaman çok sevmeyeceğim belki de; bir yeri çok sevebilmek için oranın insanlarını, tarihini ve kimliğini de çok sevmen gerekir. üzücü geçmişler, Münih olayları, mutsuz bakışlı ciddi diplomatların aşağılayıcı sözlerle prim topladığı şaşkın şehir ve aslında hiç orada olmayan Bavyeralı kadınlar.. ve mutlaka içlerinde, yeşili de seven, kafalarının tepelerinde ufak güneşler ve aslancıklar taşıyan masum bebeklerin de büyüdüğü kent.



No comments: