Monday, September 18, 2006
cecom...
cecom;abant-mudurnu yolunun şarkısıdır. türbeyi ararken kaybolmak, kasabanın çöp bırakma yerindeki turuncu tilkiyi kovalamaktır.
adapazarı'nda, ankara yolunu seçemeyip sislerin içine daldığımız şarkıdır.likya yolu'nu yürürken deli amcaya rastladığımız tepede, çam ormanlarının ortasında, çay ile kurabiye ikram eden köylülerin yanında; uçurumların ucunda, ayaklarımızın altında uzanan akdeniz'in şarkısıdır.
yıllar sonra izmir'e üniversite takımı ile tenis turnuvasına giderken sıcak mayıs güneşinin altında denizi görmektir, kordon sahillerinde bira yudumlayarak ertesi günkü maça hazırlanmaktır, ege'nin kızlarına bakmaktır.
ya da hiç bilmediğin bir kampüste kaybolmaktadır, ankara karayolunun kenarında ağaçların içinde, tramvaya binmeden kaldığın otelden eskişehir merkezi uçtan uca yürüdükten sonra. ya da porsuk'a dalmaktır, kurumadan önce son bir kez balıklarla yüzmek için baharda.
trenle ankara'ya giderken, oğlunu ziyarete giden emekli öğretmenin, yalnız yolculuk yapmaya dayanamamısıdır, yalnız yolculuk yapmana dayanamamasıdır, böreğini başka masada değil onun yanında yemesini istemesidir. bilecik'te tünellerden geçer, istanbul'a varmaya çalışırken, 2 haftadır nerede olduğunun sorulmasıdır. yollarda.
yıllar önce taksim'den ilk defa eve yürürken duyduğun heyecandır. yıllar sonra 300. yürüyüşten sonra, ilk yürüdüğün günün heyecanını hatırlayamamaktır. hani önce osmanbey'den taksim'e beraber yürürken elini tutmaya çekindiğin kızı bıraktıktan sonra, eve ağlayarak ve terleyerek; askeriyenin önünden geçerken askere selam durarkn yürüdüğün günün heyecanını.
yıllar sonra araba kanlıca'dan aşağı doğru akarken, yıllar önce buralarda ailenle ev baktığını hayal meyal hatırlamaktır. veya kuzguncuk ile karıştırmaktır kanlıca'yı. beykoz'a ilerlerken rüyanda gördüğün yokuşları çıkmaktır.
1 yıl sonra aynı kıza gönlünü kaptırınca gecenin soğuğunda üsküdar'a motorla geçtikten sonra dönüşte, sadece içinden geldiği için eline bir şişe şarap alıp seçkin'in evine gitmektir. ya da o bile değildir, yıllar sonra, bunu sana "ya o gece gelmiştin öle ansızın, ne de iyi etmiştin" diye hatırlatmasıdır.
ispanya'da hastalandığında sana bakan fas asıllı hollandalı'dır; evini açan yunan asıllı danimarkalı. bir kıtayı en doğusundan en batısına, güneyinden kuzeyine kat etmektir. seni oradan saymasalar da, onlardan olmaktır. onların olmamasıdır ya da. senin gibi bir, onlar gibi bir
yüzlerce kişinin ulaşmaya çalıştığını bilirken, nasıl olacağını bile bilmeden kalkıp almanya'ya gitmektir, 1 saat karşısında 40 yıllık dostunmuş gibi konuşacağını tahmin dahi etmediğin, çok sevdiğin film yapımcısı ile tanışmak, beraber bira içmek için.
ders çıkışında anadolu fenerine gitmektir, çünkü gidecek başka bir yer yoktur.
kampüse dönerken, çok istemese de köprünün üzerindeken, öğle yemeğine razı olan gelecek senenin oda arkadaşındır. kandilli'de deniz kenarında balıklarınızı yerken rakı kadehlerini tokuşturamadığınız.
ama, yazın, isviçre'den gelen alman'la amerikadan gelen misafire kumkapı'da zorla göbek attırmaktır. bir iki hafta sonra daha önce gitmediğin bir adacığa beraber yol almaktır.
oradan kaçmak, orayı düşünmek, orada olmadığın için orayı özlemek. orasının orası olmasıdır bir müddet sonra. oraya şarkılar söylemek, orayı beklemek, özlediğin için sevmek. döndüğünde nefret etmektir tekrar. her gidişin olduğu gibi, her dönüşün de farklı olması.
beylerbeyi'ni, çengelköy'ü, süleymaniye'yi güzel havalarda gezerken kameranı yanına almamış olmamandır. ya da bütün burda yazan sahneler göz önüne gelirken, onların hiç birinin fotoğrafı olmaması gibi
o serin esinti camdan içeri eserken, karayollarının nasıl olup da sürekli kestiği, o insanların neden orada yaşadığını anlayamadığın anadolu'nun köylerinden gelen kükürt kokusudur. köy kokusu dediğin hani yıllarca. yollardır o kokan.
bilmediğin, beraber büyümediğin türküleri duyup bildiğini bilmektir, çığırtmaktır onları. birilerinin kaybolan aileleri, birilerinin yitip giden günleri, birilerinin düğünleri, birilerinin ölenleri için yaktığı türküler. yollara düşürür gene seni. gidecek yer çoktur çünkü. bazen isteyerek, bazen istemeyerek.
---12 Nisan 2006
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment