Saturday, November 04, 2006

bir, iki, üç, sekiz.... ve zyth!

sayıların aşkı:

8 kadın 8 ayrı kapris mi demeli
8 ayrı heyecan, 8 ayrı ses ve müzik derlemesi

8 kasım'da "8 kadın" saat tam 8'de. 9'una alındı şimdi.
8 gün 80 saat süren provalar
bir hafta 8 gün oldu, son gün 8 saat hiç durmadan çalışıldı.
8 kadın, 1 sesçi ve 2 boyacı acıktı
pizza söyledi
11 kişi 88 lira ödedi; kişi başı 8 lira düştü.
--------

A-Zyth:
okumaya başladığımı ufak yaşlarda becerdiğimi iddia ettiler. ablam, ya da anneannem, ya da "çok erkenden becereceğiz bu işi" hevesine bulaşmış biri halletti saolsun bu işi. edebiyatı 20lerine doğru, o da derme çatma yerleştirebildi ancak bu erken okuma ama en azından ufakken ve dedem hala sağken, bizim evde de bulunan Meydan Larousse'lara göz atmaktan alıkoymadı beni.

peki hep bu güzel ahşap kokan ve yaş ilerledikçe ağırlığı hakkındaki düşüncülerimiz sürekli değişen, en çok da ön kapağını açmayı ve içindeki eski fotoğrafları izlemeyi sevdiğimiz ansiklopedilerin yanlarındaki alfabetik sıralama 12. ciltte Zyth ile biterdi? A ile başlaması çok normaldi, bunu düşünmezdim bile, aradaki ciltlerin bile Tunh veya Muh'la başlayıp bitmesini de sorun ettiğimi hatırlamıyorum, ama "aile soyağacını iyiden iyiye çıkarma projeme başlayayım en iyisi" dediğim bu gün, Türkan Teyze'nin nefis puflarının ardından, ufaklığımın en garip saklambaç oyunlarının geçtiği dede evinde "Zyth", artık cesurca bir keşfi beklercesine çıktı karşıma.

Zythos: bir çeşit biraymış. epey de eski çağlardan kalma bir tarihi varmış sanırım. tevekkeli değil, içki dostu olmayan bir ailenin oğlu yıllarca bu zyth'ın gizeminden uzak durabilmiş.

peki bu olağanüstü keşiften sonra ne yaptım? tam da son ciltin ortalarına denk gelen Türkiye sayfasına rastladıktan sonra, 1973'te halen, (teasdüfe de bak ya! hep beni bulurlar!) saatler önce vefat ettiğini öğrendiğimiz Karaoğlan'ın 6 yıl sonra Demirel'le birlikte kendisini iyiden iyiye sıkı fıkı edecek TSK'yı henüz göndermediği Kıbrıs'ın yekpare bir ülke olarak göründüğü haritaya göz attım. Tunceli'yi aradım, aradım, bulamadım; meğersem il merkezi olan Kalan isimli köymüş Tunceli'nin olduğu yer haritada. İftihar abidelerinden "Efes Oteli'ndeki yüzme havuzu, Ataşehir-İstanbul" gibi o çok sevdiğim yağlı kağıdın üzerindeki fotolara göz atarken annemler soyağacında nereye düşeceğini şimdilik kestiremediğim bir uzak akrabanın dedikodusunu yapıyorlardı. Tunceli'ye bulamadığıma babaannem pek içerlememişti zaten. Sanırım "komünist"lerin varlığından çok da hazzetmesini beklemiyordum da.

güzel bir gündü; karın ertesinde kabarık ve masmavi bir deniz vardı ve de rüzgar öylesine şiddetli esiyordu ki, hava almak için camı açmaya yeltendiğinizde kendinizi bilinmeyen uzak diyarlarda veya Zyth'ın hemen yanıbaşında bulabilirdiniz..

No comments: